Sosyal Medya artık her yönüyle hayatımızın içinde. Öyle ki günümüzde, televizyon ve gazetenin bile yerini almış durumda. Bu mecralarda ki her türlü haberi sosyal medyalardan öğrenebiliyor, bu konularda tartışmalar yapıp destek verebiliyoruz.
Eskiden daha çok televizyon ve gazetelerle şekillenen düşünceler, artık sosyal medyanın etkisi altındadır. İnsanlar etkilenmekle kalmayıp etkileyebilme gücünü de göstermektedir. Sosyal medya araçlarına insanların yön verebilmesi, insan yaşamına sağladığı yararlar kadar toplum yaşamını değiştiren, kabullenmekte zorlandığımız davranış kalıplarına yol açabilmektedir.
İnsanlar sosyal medya araçlarına kolay bir şekilde ulaşabilmektedir. Artık ellerimizdeki cihazlardan her türlü platforma ulaşma imkânına sahibiz. Bu durumun yaşamımıza birçok kolaylık getirdiği gibi, sosyal medya bağımlılığımızda hızlı bir şekilde artmıştır. Bağımlılık boyutu, insanların gerçek hayattan uzaklaşmasına ve giderek yalnızlaşmasına sebep olmaktadır.
Artık sokakta yürürken, otobüste ayaktayken, kulaklarda kulaklıkla dünya ile iletişimi kesip, elimizdeki o küçük ekranlara kitlenmeye başladık. Adeta sosyal medyayı hayatımızın merkezine aldık. Acaba biraz uzak kalsak bir şeyler kaçırırım korkusu ve sürekli merak adeta tüm benliğimizi ele geçirdi.
İnsanların sosyal medyaya alışmaları kadar ona bağımlı olmaları da hızla oldu. Beraberinde gelen değişimler toplumda düşünülmesi gereken sonuçlara yol açtı. Sürekli takip etmenin yarattığı bağımlılık sonrası, insanlar biraz olsun bu araçlardan uzak kaldığında bir “merak” içine düşüp, “hayattan bir şeyler kaçırıyorum” düşüncesi ile bulunduğu durum ve ortamdan rahatsız olmaktadırlar.
Sosyal platformların sağladığı bilgiye kolayca ulaşabilmesi, insanların bu bilgileri hunharca kullanmalarına yol açabilmektedir. Kolayca tüketilen bu bilgilerin üzerinde yeteri kadar düşünmekten ziyade hayata yeni bir fikir katabilmek zor gelmektedir.
Temelinde bir sosyalleşme aracı olarak karşımıza çıkan sosyal platformlar amacının dışında anti-sosyal kişiliklerin oluşmasına ortam hazırlamaktadır. Bir sosyalleşme amacıyla ortaya çıkmış olan bu platformlar tam tersine insanoğlunun anti sosyal olmasına neden oldu. İnsanların iletişimlerini koparmakla beraber birçok değerimiz sosyal medya mesajları arasında kaybolup gitmektedir.
Gerçek hayatta, kendini ifade edemeyen içe kapanık kimseler, sosyal ağlarda kendilerini gösterme gayretine girmekte ve sosyalleşmeye yönelik arayışlarını sosyal ağlarla bastırmaya çalışmaktadırlar. Bu durum onları gerçek hayattan daha da soyutlayıp, sosyal ağlara bağımlı bir kişilik kazanmalarına sebep olmaktadır.
Sosyal ağların insanlar üzerindeki etkilerinden biri olan beğenilme dürtüsü, insanlara günlük hayatında sürekli olarak beğenilmesi, takdir edilmesi gerektiğini de aşılamaktadır. Ve toplum psikolojisini derinden etkileyen bir başka konu sosyal mecralardaki arkadaşların imrenilecek birer yaşam kesitleri sunması, takip edenlerin aynı hayatı yaşayamamaları onları depresif boyutlara sürüklemektedir. Bunun eseri olarak; insanlar olmadığı yerlerde, yaşamadığı hayatı, hissetmediği mutlulukları sergilemektedir. Sosyal medyanın insan üzerindeki hâkimiyeti burada da ortaya çıkmaktadır.
Tüm bunlarla birlikte sosyal mecralar, doğru kullanıldığında insanların kendilerini en iyi şekilde ifade edebilmesini, kendini geliştirmesine, sosyalleşmesine, fikirlerini savunabilmesine olanak sağlamaktadır.
Hayatımızın kaçınılmazı olan sosyal medyanın yeri gitgide daha da büyüyeceği ön görülmektedir. Sosyal platformları gerçek yaşamdan kopmadan, ilişkilerimizi sanallaştırmadan kullanmamız gerekir.